Yol’umuz Şah-ı Merdan‘a çıkar

Yol’umuz Şah-ı Merdan‘a çıkar

Yol Hakka doğrudur. Hakka giden yol sırat-ı Müstakim üzerinedir. Hak olan yol eğriyi kabul etmez. Bu yol Şah- Merdan Ali’inin yoludur.

Gözün aç gör ey talip Alidir her kan-ı server
Muhammed aşk ile derya Alidir kıymeti gevher
Muhammed ilme kan oldu oldu Ali nutk-ı beyan oldu
Ana her sır beyan oldu Alidir hace-i kanber …..Nesimi

Kevni mekan vucuda gelmeden‚‘‘ Kudret Kandilde balkıyıp duran‘‘ (Virani) Muhammet-Ali nur’udur. Kafu nun emri verilince Cümle varlık alemi bu nur’un yüzü-suyu hürmetine halk olunmuştur. Şah-ı merdan Ali  iki cihan serveri Muhammet Mustafanın deyimi ile Ali cümlesi ile sır idi benimle aşikar oldu”… Cümlesi ile sır olan kandildeki nur  Hak‘tan halka doğru ‘‘Bir zamanlar Hak idim Hakk ile kaldım…. Türab olup yeryüzüne saçıldım‘‘ (Hatayi) tezahürde ve tecelliyetta  Aşikâr oldu. Et‘e kemiğe bürünüp Ebu Talip oğlu Ali olarak vucut buldu. İnancımıza göre Ali Hak ile haktır, Hakkın sırlarına ağahtır, beşerinin anlayamadığı, kavrayamadığı gizli sırların tercumanı, ledun ilminin velisidir.

NESİMİ esrarı fâşetme etme sakın

Ne bilsin ham ervah likasın Hakk’ın

Hakk’ı bilmeyene Hakk olmaz yakın

Bizim Hakk katında elimiz vardır

Ali, Evveldir, ondan öncesi zulmat deryasıdır, bilinmeyendir. Ahirdir. Çünkü varomanın, kainatın özüdür, kalbidir. Onun sayesinde sır olan, bilinmeyen gün ışığına çıkmıştır. Ali ikiliği ortadan kaldıran birlik alemidir, Bir olandan mevcudiyete can veren mevcudiyetin kendisidir.

Mavlana’nın deyimi ile.

Cihan var oldukça Ali var olur, Cihan var olurken de Ali vardı…

Şah-ı Merdan Ali, varlık aleminin özü’dür, sırrıdır. Varlık alemindeki bütün sırların bedene bürünmüş halidir. İlim şehrinin kapısıdır. O dur cümle varlığa beden, o dur cümle varlığa can. Akıl ermez onun sırrına, çünkü o mutlak aklın kendisidir… Tecelliyatta ispat olmadan  bir nokta idi… Kesret aleminde Cümle olan yine  o dur…

 

Alidir her şey için can Alidir yar ile mihman
Ali rahim Ali rahman Alidir cümleye server
Ali vahid Ali ehad Ali ferd ü Ali samed
Alidir cümleye rahmet Alidir şaf’ i mahşer ———-Nesimi

O Ali ki günü geldiğinde Ebu turap, günü geldiğinde Haydar-ı Kerrardır. Miraçta Muhammet- Mustafanın parmağındaki hatemi alan şiri yezdandır.. Hak ve adalet onun zülfükarıdır. Ali’nin sahip olduğu vasıfflar insan aklının teyamülleri dışındadır. ‘‘Ali rahim Ali rahman, Alidir cümleye server ‘‘.. Bu söz Ali’nin ne kadar yüce olduğu manasındadır… Ham ervahlar Ali’ye, büründüğü beden  olarak bakarlar, oysaki Ali zahir ve batının birliğidir, mana alemidir, görünmeyen, bilinmeyenin sırrı küntü kenz hazinesinin anahtarıdır. Ali Hakkın insan donundaki tecelliyatının en ulu Örneğidir…

Ham ervahların vicdan terazileri paslıdır.  Ali ismi canlarına korkudur, benliklerine, egolarına, bedenlerinin isteklerine hakkın keskin kılıcıdır, Çünkü Evliyalar şahı ‚‘‘ İnsani meziyetlerin hepsini kendinde toplamıştır‘‘  en mükkemmel olandır, elinde Hak‘kın simgesi olan zülfükar vardır. Her türlü vesvese içinde yüzenlere elbetteki Ali ismi nefslerine saplanmış mızrak gibidir. Çünkü Haydar-ı kerrar bu zihniyetin ağa babalarının da korkulu rüyası idi, çünkü şiri yezdan vahdet deryasının kapısıdır. Hakkın zuhuru, adaletin kendisidir,

sefil alim akıl ermez hikmetine alinin
sarraf olan kıymet biçer gevher ile lalının
nice aşığa maşuk oldu, aklın aldı delinin
hem sakidir, hem bakidir nur-i rahman’ım ali
yetiş carımıza kurtar medet mürvet ya ali

Şahı merdana dil uzatanlar, Haktan, adaletten, sevgiden bir haber olanlardır. Ali sevilmeden sevgiden bahsedilmez. Ali hakkın nurudur.  Bu nur’dan nasiplenenlere şah damarından daha yakın, bu nurdan binasiplere  arş’ın dokuzuncu katı kadar uzaktır.  ‘‘Sen seni bilirsen bari Hudasın, sen seni bilmezsen Haktan cudasın‘‘  Kendi benliklerinin esiri olmuş, gönül hanelerine Hakkın nur’u doğmamış olanların dilleri de katran gönüllerinin aynasıdır.

Bu yol’da ateşten gömleği giyenler, demirden leblebiyi yutanlar yol’a talip olanların gönlüne taht kurmuştur. Asırlardır dilden dile söz olmuş, gönülden gönüle mihman olmuş, ibadetimizde, muhabbetimizde, erkânlarımızda, ozanlarımızın deyişlerinde, duazlarında hep Muhammet-Ali ismi olmuştur.

Ne bilsin cahil ü nadan Muhammed ya Ali kimdir
Muhammed serveri dindir Alidir cümleye rehber
Ali evvel Ali ahir Ali zahir Ali batın
Ali şems-i münneverdir Alidir nur ile enver …Nesimi

Mana aleminin fakirleri, şeriat basamaklarının müdavimleri, içine düştükleri dar çemberin içinde dönüp durmaktadırlar. Emevi-Abbasi saray dincilerinin Ali’ye ve Ehli-Beyt nesline reva gördüklerini haklı çıkarmak için uydurduklarını tarih sayarlar.

Oysaki Şah-ı merdan gelecekte olacakları çok iyi biliyordu. Ve diyordu ki ‘‘Ey insanlar.. içi dolu bir kabın başaşağı edildiği gibi, İslamında başaşağı edileceği zaman gelip çatacaktır.‘‘(N.Belaga 110) Nitekim Muhammet Mustafanın Hakka göçmesi il beraber, ebu Süfyan zihniyeti her türlü hile ve entrikalarla islam’ı kendi saltanatlarını meşru kılmak için başaşağı etmiştir.

Sonrasında İmam Hüseyin’de babası Velayetin şahı‘nı doğrulamış ve Medine valisinin Yezide biat etmesi isteğine ‘‘ Artık islam’la vedalaşmak gerekir çünkü ümmet yezit gibi bir fasıka düçar olmuştur‘‘(Musiru’l-Ahzan, s. 14-15) diyerek Dedesi Muhammet mustafanın getirdiği dinin muaviye oğulları tarafından tersyüz edildiğini, baskı sömürü ve zülüm haline dönüştürüldüğünü dile getirmiş ve sonucundada Kerbelada Muaviye oğlu Yezit’in emriyle tarihte eşine ender rastlanan bir vahşetle katledilmiştir…

Yol ulularımızın davaya olan bağlılıkları, verdikleri ikrara olan sadakatleri yolumuza rehber olmuştur. Siyaset günlerinin girdabına çekildiklerinde ‘’Siyaset günleri gelip çatmadan, Açılın kapılar Şaha gidelim’’ diyerek Şah’a giden yoldan bir an dahi teredüte düşmeden, hertürlü bedele rızalık göstererek ikrarınıdan dönmemişlerdir.

Yol ulularımızın öğretileri yolumuza ışıktır. Bu ışığı siyasetin kirli arenasına malzeme yapan, kutsallarımızı, değerlerimizi, inancımızı kendi siyasi emelleri için kullanan kişiler, kurumlar, sıfatı ve kimliği ne olursa olsun, gereken cevabı Alevi toplumundan alacaklardır.

Alevilerin birliğini beraberliğini hedef almış planlı-projeli bu türden girişimlere kaşı başta Alevi kurumları olmak kaydı ile bütün Aleviler karşı durmalı gereken cevap en sert bir şekilde verilmelidir. Asırlardır büyük bedeller verilerek bugünlere gelen bu kutsal inancımızı egemenlerin kuklalarına heder ettirmeyelim.

Bu yolda, bu demde Şah-ı Merdan Ali car’ınıza yetişşin.

Müslüm Kaya

26.02.19

Bu makale Alevilerin sesi dergisinin şubat 2019 234. Sayısında yayınlanmıştır.