YOL CÜMLEDEN ULUDUR
Müslüm KAYA
Dilinizi daima iyi kullanınız. O , sizi saadete götürdüğü gibi, felaketede götürebilir… İmam Ali
İyi söz insanı Ruh’i bakımdan yükseltir, yüceltir. Kin, nefret, kötü söz Ruh’i olarak kişiyi geriletir çünkü her söz sahibinin aynasıdır ve günün birinde sahibine geri dönecektir. Bundan dolayıdırki yol ulularımız ‘’Otur edebinle, konuş izzetinle ‘’demişlerdir. Haddini bilmek,edep sahibi olmak büyük bir erdemliliktir.Mütevazilik, alçak gönüllülük, inancımızdaki deyimiyle ‘’turab olmak’’olgunluğun ve erdemliğin bir göstergesidir.
Arif olmak kişinin kendi özünü tanımasıdır, bilmesidir, Zahiri manada bilmek ile batini anlamda kendini bilmek biribirinden farklıdır. Batini anlamda kendini bilmek Hakkı bilmektir, her türlü nefsten arınıp paklanmaktır, Batında gönül Hakkın mekanıdır, mekan mecazi aşk ile değil ilahi aşk ile dolmuştur, öylesine dolmuşturki Hak’tan gayrı başka bir zerreye yer yoktur, bu yüzdendirki Hakk aşkı ve muhabbetiyle dolu olan gönül Alevi inancında beytullahtır.
Arif olan kendini nefsinin pençesinden, kıskacından kurtarmış, gururdan, kibirden, benlik dünyasından uzaklaşmış zahiri alemin fakiri, garibi, Batini alemin de zenginidir. O ilahi sırların ışıldayan çerağıdır ne mutlu bu çerağın ışığıyla aydınlananlara, onu kendilerine kılavuz edinenlere……
Kamil insan kendi varlığını Hakkın varlığı içinde eritmeyi bilendir, bu makama ulaşmış olan canın gözü, kulağı, gönlü beşeriyet dünyasının ötesinde ilahi aşkın peşindedir o her an Hakk ile beraber, Hak ise ona en yakın olandır. Arif olanın gönül dünyasında, benlik, riyakarlık, ikiyüzlülük, toplum huzurundayken başka yalnız olduğunda başka veya mualefetteyken mazlum iktidardayken zalim olma gibi kavramlara yer yoktur.
Kamillik mertebesine giden Yol, incedir, uzundur, aşılması zor engelleri, geçilmesi zor geçitleri vardır, Bu haliyle Yol kıldan ince, Kılıçtan keskindır. bu zorluklar Yol’a gönül vermişler için Hakkı bilip ve anlamakla yok edilir..Kendi rızası ile gelen Gönül eri, yolun kurallarından, icaplarından dert yanmaz O nun kulağında her daim Mürşüdünün söylediği ‘’Gelme gelme, dönme,dönme…bu yol ateşten gömlek , Demirden leblebidir…Giyemezsin, yiyemessin’’ sözleri vardır, talip Cem erenlerinin huzurunda Mürşüdünün şahsında Şah-ı Merdan Ali’ye ikrar vermiştir. İkrar birdir, kesretten vahdete doğru giden yolun ilk basamağıdır, Bu basamağı sabır ile geçenler Dost’un hanesine de ayni sabır ile varacaklardır. Bu yolda Dilinin söylediğini Kalbi ile tasdik etmeyen riyakarlar Yol’u sadece kendi menfaatleri için kullanmaktadırlar. Bunların İkrarı da İman’ı da Dünyanın şatafatlı yaşamıdır. Oysaki Arif’in gayreti şatafatlı bir yaşam değil, ilim ile yoğrulup, ilim hazinesinin anahtarlarına malik olarak marifet yükü ile ilmin şehrine varmaktır.
Arif olan yapacağı işini, konuşacağı sözünü öncelikle gönlüne danışır, akıl süzgecinden geçirip, vicdan terazisinde tartarak aşk dili ile meydana getirir, O bilirki söz ağızdan çıkmayana kadar o’nun hakimi, ağızdan dışarıya çıktımı O söylediğinin mahkumu olur, beşeriyet dilinde olursa maksadını aşan bir eksiği, gediği nedenini başka yerde aramaz, ödenecek diyet kendisinindir. Aşkın çeşmesinden içip gönlünü rızalık çeşmesinin suyuyla yıkayanın gizlisi, saklısı yoktur. Alır eksiğini sırtına, varır Pir’inin Mürşüdünün eteğine yüz sürmeye, cümle Cem erenlerinin huzurunda Pir’ine boyun büker ! ey güzel Şahım herşey sana ayan beyandır….. Mürşüdü kamile herşey ayan beyandır, talibin gönlü önüne açılmış kitap misali…
Pir meydanı er meydanıdır, Hak divanıdır, günahın ve sevabın erenlerin gönlünde, hakkın terazisinde tartıldığı ulu divandır, bu divanda kem-küm, acı-tatlı yoktur, söylenen hakkın kelamı, uygulanan şah-ı merdan Alinin adaletidir.
Arifin şahidi Arifin gönlüdür, vicdanıdır, beş duyu’sudur Muhakemme Arifin vicdanıdır bu muhakkemede önce üçyüz altmış altı uzuv dile gelir hatalar eksiklikler Hakkın terazisine çekilir,
Arif vicdan muhakkemesinde Hakim’dir, Hakim Hakka taraf yol’a ikrarlıdır, adaleti Şahı-Merdan Ali’nin iki tarafı keskin Zülfükarıdır.
İlk kapı’nın basamaklarını geride bırakamayanlar hala kendi nefislerinin tahakkümü altıdadırlar, bu makamda kişi kendi nefsi ile uğraşmaktadır, çünkü nefs geldiği Öz’e hizmet etmekten uzaktır. Ruh ile beden arasındaki bu mücadele Ruh’un üstünlüğü ile biterse, kişi kendi nafsane duygularını iradesinin altına alıp onu komuta edebilirse, gönül evini Hakka açıp hertürlü şeytani vesveseden kurtulur.
Ham-ervah olanlar Haktan adaletten uzaktırlar bunların dilleri gönüllerinin çokça ilerisindedir, fesatı-fucuru, gizlisi saklısı çoktur, gönül evleri karanlık mağaralara benzer, bu görünmez delhizlerde güne çıkmaktan aciz olanlar saklıdır, güne çıkamayanların Pir’in huzuruna çıkmaları ‘’abesle iştigal’’ olur.
Yapmak yerine yıkmayı tercih edenler şunu unutmasınlarki nice Şah’lar, nice sultanlar yakasız gömleği en sonunda giydiler, nice kentler, nice ihtişamlı kaleler Baykuşlara mekan oldular, yeryüzünde yer beğenmeyenler saraylarını altın ile bezeyip kendilerine her türlü lüksü mübah görenler en sonunda kapısız, penceresiz bir çukuru mekan eylediler… yanlızca gönüllere mihman olmuş bir hoş seda yankılanıp durmakta…….
Hizmet ehlinin Keşkül’ünde haram lokma, dilinde kötü söz, gönlünde kin-kibir bulunmaz. Dostun pazarında alınan da Gül’dür, satılanda Gül’dür
Gönül bahçesinin çiçeklerini kibirlerine kurban eyleyen ‘’Yavuz Hırsızlar’’ harcanmış bunca emekleri hiçe sayarak yaratılan eseri ayaklar altına almaya and içmişlerdir.
Kendi öfkelerini kılıç, benliklerini kalkan eyleyip kendi inanç değerlerine savaş açanlar neden öncelikle gönül bahçelerini kuşatmış olan kin tohumlarını ve yüzlerinde açmış olan Zakkum çiçeklerini temizlemeyi denemiyorlar….
Uyandırılmış çerağı sırlamayıpta bilerek söndürenler aslında kendi gönüllerini karanlık delhizlere çevirdiler.Aydınlıktan korkanlar güne karşı duramazlar ki, Gün çiçeği olacaksın ki yüzünü sürekli güne çevirebilesin,
Alevi inancının en temel ahlaki kuralı ‘’Eline, Diline, Beline sahip ol’’maktır. Söze geldimi bu cümleyi yorumlamada, ahkam kesmede, “mangalda kül bırakmayan” Edep, Erkan tuccarları ! Amellerine bakıldığında kendileride kül olmuşlardır.
Kendi gönüllerinin karanlık delhizlerinde yüzenlerin Yaptıkları herşey sadece kendi ego’larını tatminden ibaretmiş.
Kendi Yol’una, İnancına, İkrarına yüz çevirmiş, Kendi değerlerine, Yolun olmazsa olmazlarına cephe açmış inkarcılar…….
İllaki açalımmı Pandoranın kutusunu yada Havva anamızın küpü’nün kapağını….
Gitmek gerekir bazen, Fazla yormadan,daha çok bıktırmadan
Eğer vaktiyse, ardına dönüp bakmadan…….Can Yücel
İyisimi hiç kaldırmayın takkenizi kafanızdan, şöyle uzaktan bir el sallayın, namarifet ağzınızı açmadan…….
Bilelimki ABBAS’lar yolcudur . Kalanların nur cemallerine aşk olsun
Müslüm Kaya Kasım 2012